Türkiye ekonomisi birçok makro ekonomik gösterge noktasında olumlu seyrederken, mikro ölçekte yapısal sorunlar da devam ediyor.
Bu yapısal sorunlardan birisi de 6360 sayılı 14 yeni büyük şehir kurulmasına izin veren ve hizmet alanlarını mülki sınırlara taşıyan yasa sonrası ortaya çıkan sorunlar.
Sorunları her dile getirdiğimizde (daha önce konuyla ilgili 2 yazı yazdım) özellikle yasayla yükümlülükleri ağırlaşan ilçe belediye yetkililerinden ciddi geri dönüşler oldu. Yaşadıkları zorlukları verilerle destekleyerek daha somut hale getirdiler.
**
Doğrusu halkla ilk yüzleşen ve onların hayat standardını-memnuniyetlerini, yaşam kalitesini yükselten belediyelerdir.
Yeni büyükşehirler kurulması ve hizmet alanının mülki sınırlara taşınması; hizmetlerin daha etkin yönetsel koordinasyonu sağlanarak nitelikli, düşük maliyetli, hızlı, yerinde ve zamanında, halka eşit hizmet sunulması düşünülerek yapılmıştır.
Uygulamada yasanın bir takım ciddi komplikasyonları görülmektedir. Bu komplikasyonların, yasanın ruhuna bağımlı kalınarak bir an önce giderilmesi için idari ve mali değişimi içeren yeni düzenlemelere ihtiyaç vardır.
**
6360 sayılı yeni büyükşehirler kurulmasına dayanak oluşturan yasayla kır-kent ayırımı çöpe atılmıştır. Kervan geçmez-kuşkonmaz kırsal araziler de mahalle kategorisine sokulmuştur.
Yani sosyolojik anlamda kentleşme ile kırsal alan ayrışması bir kanunla ortadan kaldırılmıştır.
Aslında büyükşehir, nüfus yoğunluğu çok fazla metropoliten alan yönetimi iken, yeni yasayla kırsal alanlar da buna dahil edilmiştir.
**
Belediyeler, yerel ortak (kamusal) hizmetlerin üretimine odaklanırken; yoğun nüfusa nitelikli, yeterli ve hayatını kolaylaştıran hizmetler sunmayı düşünmektedir.
Oysa kırsal alanda yaşayanların ihtiyaçları (geçim kaynakları, yaşam tarzları, iş kolları, yerel ihtiyaçları v.s.) kalabalık şehirlerde yaşayanlardan çok farklıdır.
Kanun kapsamında büyükşehir ilçe belediyelerinin de hizmet götüreceği nüfus ve hizmet alanları da genişlemiştir.
Açıkçası daha önce şehir merkezlerinden sorumlu tutulan belediyeler kırsal alandaki hizmetlerin de karşılanmasından sorumlu tutulmuştur.
**
Büyükşehire bağlı küçük bir ilçe belediyesinin bazı verilerini paylaşarak yaşadığı sorunların boyutunu gözler önüne serelim.
6360 sayılı yasadan önce 3000 nüfusa hizmet götüren ilçe belediyemiz şimdi 7000 nüfusa hizmet götürüyor.
Kanunla hizmet götürdüğü alan 35 kat, nüfusu 2 kattan fazla arttı. Ama hizmet araçları ve hizmet ürettiği personel sayısı aynı kaldı (norm kadronun yarısı kadar personeli var).
Genel bütçe vergi gelirlerinden aldıkları paylar (İller Bankası'ndan hesaba yatan aylık yaklaşık 40 bin lira) personel harcamalarını dahi (aylık 140 bin lira) karşılamanın çok uzağında.
Hizmet için kullanılan araçların yakıt giderleri bile karşılanmakta zorlanılıyor.
Öz gelirleri yetersiz ve maliye bakanlığından senede iki kez gelen denkleştirme ödeneği ve borçlanma ile bütçelerini dengelemeye çalışmaktalar.
“Bu koşullarda bırakın halka hizmet götürmeyi, çöp toplamakta bile zorlanıyoruz” ifadelerine de şahit olduk.
**
Tekrar başa dönelim.
Vatandaşa eşit hizmet götürmek amaçlı çıkartılan, kırsal alana hizmet götüren İl Özel İdaresi'ni kaldırıp görevlerini belediyelere yükleyen 6360 sayılı yasa yerel yönetimlerle ilgili birçok dengeyi(mali, ekonomik ve yönetsel) bozmuştur.
Özellikle kırsal alan yönetimini zafiyete uğratmış, vatandaşı hizmete ulaşmada mağdur etmiş, hizmet maliyetlerini artırmıştır.
**
Güçlü yerel yönetim anlayışıyla merkezin vesayetinden kurtulma amaçlı çıkarılan yasa yeni bir vesayet sistemine neden olmaktadır.
İlçe belediyelerine, kaynak ve yönetsel yetersizlikleri nedeniyle, büyükşehir belediyeleri vesayet etmektedir.
İlçe belediyeleri büyükşehir belediyelerine bağımlı, onların hizmet desteği olmadan hareket edemeyecek konuma taşınmıştır.
**
Yapılması gereken, yerel demokrasinin insan refahına yapacağı katkının engellenmemesi (büyükşehir ilçe belediyelerinin mali kaynak ve yönetsel açıdan güçlendirilmesi), kıt olan ulusal kaynakların daha etkin kullanımına zemin hazırlayacak yasal bir dönüşümün gerçekleştirilmesidir.
Özellikle büyükşehir ilçe belediyelerinin hizmet yükümlülüğü-kaynak yetersizliği çelişkisini bir an önce gidermek gerekiyor.
Bunu hükümet, seçim yatırımı olarak değil, vatandaşların temel ortak ihtiyaçlarının (kamusal mal) karşılanması-sosyal devlet olma gereği yerine getirmelidir.
Bu noktada; aşağıdan yukarıya bilgi-sorun aktarım mekanizmasında sıkıntılar yaşandığını gören, doğrudan halka inen ve partinin il danışma kurulu toplantılarına bile katılan Cumhurbaşkanımız'ın kısa sürede sorunu çözücü düzenlemeler yapacağını düşünüyorum.
Yeni Şafak
Yorum Yap