Uzun bir yaz tatili ve ardından gelen Kurban Bayramı tatilinden sonra 2015-2016 eğitim-öğretim yılı okulların açılması ile başladı. Özellikle okula yeni başlayan birinci sınıflar; TEOG sınavına girecek olan 8.sınıflar ve üniversite sınavlarına girecek olan 12.sınıf öğrencilerinde, ailelerinde ve o sınıflarda derse giren öğretmenlerde farklı bir heyecan, tedirginlik ve kaygı var. Acaba belirlenen açlara ulaşılacak mı?
Genel anlamda eğitimin üç temel amacı vardır.Bunlar: Öğrencileri iyi vatandaş,iyi bir insan ve güzel bir meslek sahibi yapmak.Tüm öğretim kademeleri ve bütün dersler bu amaçlara ulaşılmak için vardır. Bu amaçlara ulaşmak içinde öğrencilerin giderilmesi gereken ihtiyaçları vardır.Ait olma,başarıyı tatma ,sevgi ve saygı olarak bu ihtiyaçları sıralayabiliriz. Bu ihtiyaçlar bütün öğretim kademelerinde var olan ihtiyaçlardır ;ancak bazı kademlerinde bazı ihtiyaçlar daha baskındır.Bu ihtiyaçlar bir birleriyle ilişkilidir ve bir birlerini çok etkiler.
Okulda amaçlarımıza uluşmak için önce çocuk kendisini; okulun, sınıfın, arkadaşlarının ve öğretmenin bir parçası olarak algılaması gerekir. Bu durum onun aidiyet ihtiyacınıkarşılar. Ait olma, öğretmen tarafından beğenilmeyi ,kabul edilmeyi, taktir edilmeyi, sevilmeyi ve saygı duyulmayı i gerektirir. Bütün öğrencileri bu aidiyet duygusunu kazanabilmesi için öğretmen çok dikkatli olmak zorundadır. Bunun için öğretmenlerin yapması gereken bazı temel davranışlar vardır. Öncelikle etkili bir iletişim şarttır .Öğretmen-öğrenci, öğrenci- öğrenci, öğretmen- veli iletişimi bunun temelini oluşturur. Yine öğretmenin öğrencilerin kapasitesini ortaya çıkaracak etkinlikler yapması aidiyet ihtiyacını karşılayan başka bir etkinliktir. Bu aynı zamanda öğrencinin akademik başarısını da artıracaktır. Yine öğrencilerin derslere aktif olarak katılmalarını sağlamak. Böylece öğrenci aynı zamanda başarıyı tadacaktır. Son yıllarda gündemimize ve öğretim programlarımıza giren “öğrenci merkezli “eğitiminde bir amacı da öğrencilerin aidiyete ihtiyaçlarını geliştirmektir. Birey duygusal ve sosyal olarak gelişmesine aidiyet ihtiyacı temel oluşturur.
Velilere aidiyet ihtiyacı gidermede çok iş düşüyor. Okulunu, sınıfını, arkadaşlarını ve özellikle öğretmenlerini çocuklarını yanında eleştirmemek çok önemlidir. Okul türlerinin azaldığı ,okullardaki teknolojik araç-gereçlerin eşitlendiği bir ortamda okul,sınıf ve öğretmen eleştirisi çok yerinde olmasa gerek.Velinin çocuklarının yanında yapacak eleştiri çocuklarda büyük yıkımlara neden olabilir. Bu küçük bir kartopun çığa dönüşmesi gibidir. Öğretmenini sevmeyen ,onu yetersiz gören bir öğrencinin aidiyet duygusu oluşmaz ,aidiyet duygusu olmayan bir öğrencide başarılı olamaz.
Aidiyet ihtiyacı giderilmeyen birey sınıfa yabancılaşır. Bu yabancılaşma çeşitli sıkıntılarında temel kaynağını oluşturur. Bunlar;Sınıfa karşı düşmanlık ,ödev yapmama, utangaçlık, çekingenlik, sorumluluklarını yerine getirmeme, arkadaşlarıyla ilgilenmeme, disiplin sorunları, okula gelmemek, okuldan kaçmak, kötü alışkanlıklar, davranış bozukluklar olarak sıralayabiliriz. Bireyler böylece hem okulla hem de ailesi ile problem yaşar.Bu durum sosyal ve duygusal gelişimini olumsuz etkiler.
Okul ve aile işbirliği ile çocuğun okula aidiyet duygusunu geliştirmesi için üzerlerine düşen görevleri yapması ,eğitimin hedeflerine ulaşmasında hayati bir öneme sahiptir.
Başarıyı tatma ihtiyacı aidiyet ihtiyacı ile iç içe geçmiş haldedir. Aidiyet ihtiyacı giderilen birey başarıya hazır demektir. Her bireyin özel olduğu akılda tutularak ve öğrencilerin kapasitesini ortaya çıkaracak etkinlikler yapmak öğretmenlerin birinci görevidir. Aynı şekilde öğretim ilke ve yöntemlerini çocuklarının seviyesine göre zenginleştirmek, bütün öğrencinin başarıyı tatmasını sağlamak ise bir başka yoludur. Ders işlerken Öğretmen kılavuz kitaplarda da olan çoklu zeka kuramına göre ders işlenmesi başarıyı artıracaktır. Ancak öğretmenler eski alışkanlıkları olan cezayı vazgeçilmez disiplin sağlama aracı olarak kullanılmaya devam etmektedir. Çocuklara ceza yerine olumlu davranışlarını pekiştirmek gerekir. Olumlu davranışlardan kastımız: ödev yapma, arkadaşları ile iyi geçinme,paylaşma,yardımlaşma,büyükler saygı,düzenli ders çalışma,dersi iyi dinleme ve derse katılma…Bu olumlu davranışı pekiştirme , olumlu davranışlarının sayısını ve kalitesini artıracak, olumsuz davranışın ise sayısını azaltacaktır. Böylece çocuk yaptıkları sonucunda başarıyı tadacaktır. Bu başarıyı tatma duygusu evde ve okulda disiplin sorunlarında büyük ölçüde azaltacaktır. Çocuk daha çok başarıyı tatmak için olumlu davranışlarda bulunma çabasına girecektir.
Başarıyı tattırma sadece akademik başarı olarak algılanmamalıdır. Sosyal ,kültürel , sanatsal ve sportif etkinlikler de gösterdikleri sonuçları da dikkate almakla olur.
Sınıfta yeterince akademik, Sosyal ,kültürel , sanatsal ve sportif başarı gösteremeyen çocuklara aileleri destek olarak bu başarı hissini okul dışında tattırmalıdırlar. Diğer öğrencilerle kıyas etmeden gösterdiği kendi kapasitesindeki herhangi bir başarıyı taktir etmek, çocuklarda başarıyı tatmayı sağlayacaktır. Ailede tadılan bu başarı hissi okula da yansıyacaktır. Böylece okul başarısı da artacaktır.
Başarıyı tattırma ihtiyacının en büyük düşmanı ise yasal ve pedegojik olmayan deneme sınavlarıdır. Bu sınavlar başarıyı sadece akademik olarak değerlendirerek bireylerin diğer yönlerini köreltmesine neden olmaktadır. Üzülerek söyleyebiliriz ki, ilkokul 2.sınıftan itibaren okullarda deneme sınavı adı altında öğrenciler bir birleri ile yarıştırılıyor. Bu durum ailelerin de devreye girmeler ile, kıyas bıçağı ile öğrenciler küçük yaşlarda öldürülüyor. Üniversite sınavlarını bir kenara koyarsak, ilkokuldan sonra sınavla bir ortaokula gidilmiyor. Ortaokuldan liselere giderken sadece TEOG sınavları var .Bu Sınavlarında sorular ise sadece 8.sınıf müfredatından çıkıyor. Her dönemde altı temel derslerden öğretmenin yapması gereken sınavların birini bakanlık yapıyor.İki yazılısı olan derslerin ilkini; üç yazılısı olan derslerin ikincisini bakanlık yapıyor. Bakanlığın yaptığı bu sınavlar öğretmen yapımı sınavlara göre daha güvenilir ve geçerliliği yüksektir. Dolayısı ile ilkokuldan 8.sınıfa kadar yapılan deneme sınavları öğrencilerin yetersizliğini perçinleyen bir araca dönüyor. Öğretmenle deneme sınavlarına vereceği önemi öğrencilerin etkin ders çalışma stratejilerini kavramaya vereseler başarı daha fazla olacaktır. Etkin çalışma stratejileri: Öğretmeni iyi dinleme, anlamadığı yerleri sorma, derse aktif katılım, önemli yerler not alma, ödevlerini zamanında yapma, günlük tekrar, kitap okuma şeklinde özetleyebiliriz. Bundan dolayı öğretmenler yeni öğretim programını iyi incelemeli ve onun ışığında planlarını yapmalıdırlar. Öğrencileri duygusal ,sosyal ve bilişsel olarak yetersizlik duygusu yaşatmamalıdırlar. Bu duygu ömrün bütün dönemlerinde bireyi olumsuz etkiler. Başarıyı tadamayan birey aidiyeti duygusu olmaz ve yukarda bahsedilen çeşitli sorunlara neden olur.
Saygı ihtiyacı. Saygı ,bireyi koşulsuz kabulle olan bir durumdur. Herkes insan olduğu için saygıya layıktır. Zengin-fakir, doğulu-batılı, başarılı-başarısız gibi özelliklere dikkate almadan birey,sırf kendi olduğu için, olduğu gibi görmek ve ona göre davranmak bireyin saygı ihtiyacını giderir.
Üzülerek ifade diyebiliriz ki gerek öğretmenle ve gerek aileler çocuklarla ilgili başat olarak akademik başarıyı ön plana almakta ve bununla çocukları değerlendirmektedirler. Saygının ölçüsü, onun akademik başarı olarak görülmektedir.
Son yıllarda aile türler içeresinde öne çıkan “mükemmeliyetçi aileler” ise çocuğun yaptığı hiçbir şeyi beğenmemekte ve hep daha iyisini istemekle çocuklarının özsaygılarını yitirmelerine neden olmaktadırlar.
Bireyi olduğu gibi kabul edip, saygı ihtiyacı giderilen bireyin aidiyet duygusu oluşur .Bu durum onun üzerine düşen sorumluluklarını yapmasını sağlar ve böylece sorumluluklarını yerine getiren bireylerin başarılı olması sonucunu doğurur.
Ve sevgi,her yaşta ve her konumda en temel ihtiyaç…Öğretmenler, öğrencilerin bu temel ihtiyaçlarını her zaman farkına varmalı ve ona göre davranmalıdırlar. Öğrencilerine sevgiyi gösterecek söz ve davranışlardan kaçınmamalıdırlar. Sevilen birey sevdiği kişiye saygı duyar. Sevgi için güven ön koşuldur. Öğrenciler güvenilen birey olarak bakılmalıdır. Sevgi ihtiyacı her bireyde farklı olarak ortaya çıkar. Bu durum her bireyin özel olduğunun sonucunu ortaya çıkarır. Sevildiğini hisseden bireyin okula aidiyet duygusu gelişir. Bunun sonucun da birey okulda başarılı olur.
Sevgi, zaman ayırmakla olur. Aileler çocuklarıyla zaman geçirmelidirler. Ekran bağımlılığının artığı bu dönemde geçirilecek kaliteli zaman çocukların sevgi ihtiyacını giderecektir. Sevgiyi başka yerlerde aramasını engelleyecektir. Bu da çocukların kötü alışkanlık edinmesini ortadan kaldıracaktır. Böylece çocuklar okula ve derslerine daha çok önem vereceklerdir.
Eğitim ve öğretim hedeflerine ulaşmak bu dört temel ihtiyacın giderilmesi ile mümkündür: Ait olma,başarıyı tatma ,sevgi ve saygı.Okulun açıldığı bu ilk günlerde gerek öğretmenler gerek aileler bunlara dikkat ederse hedeflerine daha kolay ulaşacaklarını bilmelidirler. Bunun aksini yapacak lüksleri yoktur.Bu böyle biline.
Zeki Bilgili / UZUNMUSTAFA İLKOKULU / REHBER ÖĞRETMENİ
Yorum Yap